6 Nisan 2012

Devrimden Sonra (2011)

Yönetmen: Mustafa Kenan Aybastı
Senarist: Mustafa Kenan Aybastı

Öncelikle şunu söyleyeyim, anti-komünist propagandadan hoşlanmam. Hayır, komünist değilim; fakat "propaganda"dan hoşlanmayan birisi olarak, haliyle propagandanın anti-komünist olanından da hoşlanmam. Buna karşın bugün tamamen anti-komünist propaganda amacıyla yapılmış bir film izledim: Devrimden Sonra.

Filmin senaristi ve yönetmeni Mustafa Kenan Aybastı, nasıl yapmışsa yapmış, bu filmin bir anti-komünist propaganda filmi olduğunu anlamalarına izin vermeden, Türkiye Komünist Partisi'nin (aslen "Sosyalist İktidar Partisi") bir "yan kuruluşu" olan Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'ni kafalamayı, bunun bir "ütopya" olduğuna onları inandırmayı başarmış. Gerçi çok zor bir şey değil bu. TKP'nin "Komünist Kararname"sini okuduğunuzda, "Devrim Mahkemeleri"ni falan düşündüğünüzde adamların "ütopya"sının aslında tam anlamıyla bir distopya olduğunu görüyorsunuz. Neyse. Sonuçta, yönetmenin hinliği sayesinde, bu film bir "komünizm güzellemesi" olduğu iddiasıyla ortaya çıkmış oldu. Eheh. 

Bu aslında bir "film" değil, 8 adet kısa filmin kolajından ibaret bir propaganda aracı; hem de kötü bir propaganda aracı. 
TKP'nin nasyonal sosyalist, faşist ve Kemalist unsurlar içeren Stalinist ideallerini gerçeğe oldukça uygun bir şekilde anlatıyor (bütün bu ideolojiler nasıl bir araya geliyor demeyin, bunları bir araya getiren ben değilim TKP). Bir kere, TKP zihniyetine de uyacak bir şekilde, "devrim"in toplumda herhangi bir karşılığı yok. Türkiye toplumunun da alışkın olduğu üzere yine birileri gelip, tepeden inerek bir ihtilâl yapmış, adını da "devrim" koymuş. Bunu da topluma "dikte" etmeye çalışıyor. Harika. (Bu arada ülkenin bayrağı aynı ve Atatürk resimleri de hâlâ her yeri süslemeye devam ediyor). Ortalıkta Devrim isimli tek bir gazete dolaşıyor, "bak seni rapor ederim" diye gezinen makbûl "muhbir vatandaş"lar gırla gidiyor, sokaklarda megafonlarla bağırarak iktidar yalakalığı yapan cırlak sesli "devrimci"ler kol geziyor, radyolardan iğrenç devrim marşları yayımlanıyor, bet sesli adamlar ikide bir bildiri okuyor, faşizmin korporatist anlayışına çok benzer bir devlet yapılanması söz konusu. Devrimi işçiler, köylüler yapmıyor; devrim işçilere ve köylülere "bildiriliyor". Halka "her şey size ait olacak!" propagandası yapılırken her şey tek sesli devletin oluyor falan. Böyle bir kâbus yani.

Film bittikten sonra Türkiye'de TKP zihniyetinin oy oranı %0,14'lerde süründüğü için tekrar tekrar şükrediyorsunuz. Düşünün, ülkenin şu anki durumundan bile daha beter bir "ütopya"ları var adamların. 

Yazının başında Mustafa Kenan Aybastı'nın bu filmi bir anti-komünist propaganda olarak tasarladığından bahsetmiştim. Biraz önce Mustafa'yı aradım ve birkaç şey sordum, meğer bu bir anti-komünist propaganda filmi değilmiş. Aksine komünizmin Türkiye'ye kazandıracaklarından bahsediyormuş. Hmm. Şaşırtıcı değil.

Oyunculuklara ya da filmin diğer yönlerine hiç değinmiyorum, zaten 3,14/100 civarında olan "notlama"m, sıfırın altına düşmesin. Eğer çok vaktiniz varsa, bunalmaktan korkmuyorsanız ve TKP'ye karşı bir alerji geliştiresiniz varsa buyrun izleyin.

Şunlar da fragmanlar:

10 yorum:

surudeki asosyal koyun dedi ki...

tkp'ye allerji geliştiren biri bunu izlerse allerjeniyle karşılaştığı için anafilaktik şoka girebilir. (kusura bakma ya, çok sıkılıyorum da)

ps: bu blog eskiden geniş genişti, rahat okunuyordu, şimdi sonraki yazının başını arar gibi oldum ben. saygılar.

Tolga Darcan dedi ki...

Güzel demişsin onu, sklfdj.

Bu arada şu tasarım işine el atmam lazım evet ya, bir şeyleri değiştirdim ama benim de içime sinmedi. Dur bakalım, genişletir, bir şeyler yaparım yine yakında.

surudeki asosyal koyun dedi ki...

şu an çok daha iyi bak :)

mustafakenan dedi ki...

Beni aradığın kısım espri zannediyorum...
kenan

Tolga Darcan dedi ki...

Abi aradım da ulaşamamıştım, hoş olmadı tabii sanki konuşmuşum gibi aktarmış olmam; ama sonuçta beyaz bir yalan.

Sahibi gelmiş, ben kaçayım.

mustafakenan dedi ki...

Aradında ulaşamadın mı? seni tanıyormuyum? Hiç zannetmiyorum...

Tolga Darcan dedi ki...

Ya Kenan abi, filmi izlerken filmin genel havasındaki mizahi yön de çok zayıf gelmişti. Bir yerlerde bir şeyler eksikti; tadı, tuzu... Şimdi bu yorumlarından sonra neden öyle olduğunu anladım.

İyi geceler.

mustafakenan dedi ki...

Bak Tolga
Partime küfrediyor sonra beni tanıdığını ima ediyorsun...
ne yazarsan yaz bana ne... ama beni tanıdığın imasını çıkart oradan.

Tolga Darcan dedi ki...

Bakın,

Birincisi, eleştiri ve küfür arasındaki fark üzerinde biraz düşünün. Yazıda "küfür" ya da "hakaret" olarak nitelenebilecek herhangi bir şey yok. Eğer öyle olduğunu düşündüğünüz kısımlar varsa bu kısımları doğrudan belirtirsiniz, onun üzerinden yürür tartışma. "Partime küfrediyorsunuz" diyorsunuz; ama nerede, nasıl, ne biçimde bir küfür var, bunu ben anlamış değilim. Eğer kamuya bir eser sunuyorsanız, bu eserin sert bir şekilde eleştirilmesine de hazır olmalısınız.

İkincisi, yazının gidişatından sizi tanıdığımı ima ettiğimi belirttiğiniz/düşündüğünüz kısımların kurmaca olduğu gayet belli. Ayrıca yorum kısımları da yazıya dâhil olduğundan, bu yazıyı okuyanlar ola ki o kısmı yanlış anlayıp sizi gerçekten tanıdığımı düşünmüşlerse bile, yorumları okuduktan sonra bu düşüncelerinden vazgeçeceklerdir (ki yazıyı okuyup da sizi tanıdığımı düşünecek tek bir kişi bile çıkacağını sanmıyorum).

Son olarak, eğer hâlâ ikna olmadıysanız yapacak bir şey yok. Artık "devrimden sonra" beni mahkemelerinizde yargılar, cezam neyse verirsiniz.

Kalın sağlıcakla.

Adsız dedi ki...

sevgili blogger eline saglik. filmin cok ama cok kotu oldugunu duymustum ama yerlestirdigin kisimlari izleyince gordum ku cok ama cok kotuden daha kotu... asla devrimci filan degil yani... ay allahim sinirlerim oynadi yaa...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...