Senarist: Mustafa Kenan Aybastı
Öncelikle
şunu söyleyeyim, anti-komünist propagandadan hoşlanmam. Hayır, komünist
değilim; fakat "propaganda"dan hoşlanmayan birisi olarak, haliyle
propagandanın anti-komünist olanından da hoşlanmam. Buna karşın bugün tamamen
anti-komünist propaganda amacıyla yapılmış bir film izledim: Devrimden Sonra.
Filmin
senaristi ve yönetmeni Mustafa
Kenan Aybastı, nasıl yapmışsa yapmış, bu filmin bir anti-komünist propaganda
filmi olduğunu anlamalarına izin vermeden, Türkiye
Komünist Partisi'nin (aslen "Sosyalist İktidar Partisi") bir "yan
kuruluşu" olan Nâzım
Hikmet Kültür Merkezi'ni kafalamayı, bunun bir "ütopya" olduğuna
onları inandırmayı başarmış. Gerçi çok zor bir şey değil bu. TKP'nin "Komünist Kararname"sini okuduğunuzda, "Devrim Mahkemeleri"ni falan düşündüğünüzde adamların
"ütopya"sının aslında tam anlamıyla bir distopya olduğunu
görüyorsunuz. Neyse. Sonuçta, yönetmenin hinliği sayesinde, bu film bir
"komünizm güzellemesi" olduğu iddiasıyla ortaya çıkmış oldu.
Eheh.
Bu
aslında bir "film" değil, 8 adet kısa filmin kolajından ibaret bir propaganda aracı; hem de kötü bir propaganda aracı.
TKP'nin nasyonal sosyalist, faşist ve Kemalist unsurlar içeren Stalinist ideallerini gerçeğe oldukça uygun bir şekilde anlatıyor (bütün bu ideolojiler nasıl bir araya geliyor demeyin, bunları bir araya getiren ben değilim TKP). Bir kere, TKP zihniyetine de uyacak bir şekilde, "devrim"in toplumda herhangi bir karşılığı yok. Türkiye toplumunun da alışkın olduğu üzere yine birileri gelip, tepeden inerek bir ihtilâl yapmış, adını da "devrim" koymuş. Bunu da topluma "dikte" etmeye çalışıyor. Harika. (Bu arada ülkenin bayrağı aynı ve Atatürk resimleri de hâlâ her yeri süslemeye devam ediyor). Ortalıkta Devrim isimli tek bir gazete dolaşıyor, "bak seni rapor ederim" diye gezinen makbûl "muhbir vatandaş"lar gırla gidiyor, sokaklarda megafonlarla bağırarak iktidar yalakalığı yapan cırlak sesli "devrimci"ler kol geziyor, radyolardan iğrenç devrim marşları yayımlanıyor, bet sesli adamlar ikide bir bildiri okuyor, faşizmin korporatist anlayışına çok benzer bir devlet yapılanması söz konusu. Devrimi işçiler, köylüler yapmıyor; devrim işçilere ve köylülere "bildiriliyor". Halka "her şey size ait olacak!" propagandası yapılırken her şey tek sesli devletin oluyor falan. Böyle bir kâbus yani.
TKP'nin nasyonal sosyalist, faşist ve Kemalist unsurlar içeren Stalinist ideallerini gerçeğe oldukça uygun bir şekilde anlatıyor (bütün bu ideolojiler nasıl bir araya geliyor demeyin, bunları bir araya getiren ben değilim TKP). Bir kere, TKP zihniyetine de uyacak bir şekilde, "devrim"in toplumda herhangi bir karşılığı yok. Türkiye toplumunun da alışkın olduğu üzere yine birileri gelip, tepeden inerek bir ihtilâl yapmış, adını da "devrim" koymuş. Bunu da topluma "dikte" etmeye çalışıyor. Harika. (Bu arada ülkenin bayrağı aynı ve Atatürk resimleri de hâlâ her yeri süslemeye devam ediyor). Ortalıkta Devrim isimli tek bir gazete dolaşıyor, "bak seni rapor ederim" diye gezinen makbûl "muhbir vatandaş"lar gırla gidiyor, sokaklarda megafonlarla bağırarak iktidar yalakalığı yapan cırlak sesli "devrimci"ler kol geziyor, radyolardan iğrenç devrim marşları yayımlanıyor, bet sesli adamlar ikide bir bildiri okuyor, faşizmin korporatist anlayışına çok benzer bir devlet yapılanması söz konusu. Devrimi işçiler, köylüler yapmıyor; devrim işçilere ve köylülere "bildiriliyor". Halka "her şey size ait olacak!" propagandası yapılırken her şey tek sesli devletin oluyor falan. Böyle bir kâbus yani.
Film
bittikten sonra Türkiye'de TKP zihniyetinin oy oranı %0,14'lerde
süründüğü için tekrar tekrar şükrediyorsunuz. Düşünün, ülkenin şu anki
durumundan bile daha beter bir "ütopya"ları var adamların.
Yazının
başında Mustafa Kenan Aybastı'nın
bu filmi bir anti-komünist propaganda olarak tasarladığından bahsetmiştim.
Biraz önce Mustafa'yı aradım ve birkaç şey sordum, meğer bu bir anti-komünist
propaganda filmi değilmiş. Aksine komünizmin Türkiye'ye kazandıracaklarından
bahsediyormuş. Hmm. Şaşırtıcı değil.
Oyunculuklara
ya da filmin diğer yönlerine hiç değinmiyorum, zaten 3,14/100 civarında olan
"notlama"m, sıfırın altına düşmesin. Eğer çok vaktiniz varsa, bunalmaktan
korkmuyorsanız ve TKP'ye
karşı bir alerji geliştiresiniz varsa buyrun izleyin.
Şunlar
da fragmanlar:
10 yorum:
tkp'ye allerji geliştiren biri bunu izlerse allerjeniyle karşılaştığı için anafilaktik şoka girebilir. (kusura bakma ya, çok sıkılıyorum da)
ps: bu blog eskiden geniş genişti, rahat okunuyordu, şimdi sonraki yazının başını arar gibi oldum ben. saygılar.
Güzel demişsin onu, sklfdj.
Bu arada şu tasarım işine el atmam lazım evet ya, bir şeyleri değiştirdim ama benim de içime sinmedi. Dur bakalım, genişletir, bir şeyler yaparım yine yakında.
şu an çok daha iyi bak :)
Beni aradığın kısım espri zannediyorum...
kenan
Abi aradım da ulaşamamıştım, hoş olmadı tabii sanki konuşmuşum gibi aktarmış olmam; ama sonuçta beyaz bir yalan.
Sahibi gelmiş, ben kaçayım.
Aradında ulaşamadın mı? seni tanıyormuyum? Hiç zannetmiyorum...
Ya Kenan abi, filmi izlerken filmin genel havasındaki mizahi yön de çok zayıf gelmişti. Bir yerlerde bir şeyler eksikti; tadı, tuzu... Şimdi bu yorumlarından sonra neden öyle olduğunu anladım.
İyi geceler.
Bak Tolga
Partime küfrediyor sonra beni tanıdığını ima ediyorsun...
ne yazarsan yaz bana ne... ama beni tanıdığın imasını çıkart oradan.
Bakın,
Birincisi, eleştiri ve küfür arasındaki fark üzerinde biraz düşünün. Yazıda "küfür" ya da "hakaret" olarak nitelenebilecek herhangi bir şey yok. Eğer öyle olduğunu düşündüğünüz kısımlar varsa bu kısımları doğrudan belirtirsiniz, onun üzerinden yürür tartışma. "Partime küfrediyorsunuz" diyorsunuz; ama nerede, nasıl, ne biçimde bir küfür var, bunu ben anlamış değilim. Eğer kamuya bir eser sunuyorsanız, bu eserin sert bir şekilde eleştirilmesine de hazır olmalısınız.
İkincisi, yazının gidişatından sizi tanıdığımı ima ettiğimi belirttiğiniz/düşündüğünüz kısımların kurmaca olduğu gayet belli. Ayrıca yorum kısımları da yazıya dâhil olduğundan, bu yazıyı okuyanlar ola ki o kısmı yanlış anlayıp sizi gerçekten tanıdığımı düşünmüşlerse bile, yorumları okuduktan sonra bu düşüncelerinden vazgeçeceklerdir (ki yazıyı okuyup da sizi tanıdığımı düşünecek tek bir kişi bile çıkacağını sanmıyorum).
Son olarak, eğer hâlâ ikna olmadıysanız yapacak bir şey yok. Artık "devrimden sonra" beni mahkemelerinizde yargılar, cezam neyse verirsiniz.
Kalın sağlıcakla.
sevgili blogger eline saglik. filmin cok ama cok kotu oldugunu duymustum ama yerlestirdigin kisimlari izleyince gordum ku cok ama cok kotuden daha kotu... asla devrimci filan degil yani... ay allahim sinirlerim oynadi yaa...
Yorum Gönder