14 Nisan 2012
Yozlaşma?
Aslında “yozlaşma” denen şey hiçbir alanda hiçbir zaman var olmadı; fakat yozlaşma iddiaları her zaman vardı. 3000 yıl önce de vardı, 500 yıl önce de, 20 yıl önce de. Korkmaya gerek yok, “yozlaşma” olarak gördüğümüz her yenilikle birlikte, yozlaşma olarak görülen şeyler kendi anlamlarını üretmeyi başarıyorlar. Böyle böyle değişiyor dünya.
Modernist düşünce yapısının temelini “gelişme”, “ilerleme” gibi kavramlar oluşturduğu için modern/modernist bir zihniyetle yaklaşıldığında elbette insanın bulunduğu her yerde yozlaşmanın olduğu iddia edilecektir. Söz konusu “gelişme”nin belirli bakış açılarına göre “düzgün” olmaması yozlaşma olarak kabul edilecektir. Fakat modernizmin bu kabullerinin ve kalıplarının dışına çıkabildiğimizde durumun hiç de görüldüğü gibi olmadığı anlaşılıyor.
“Olumlu” ve “olumsuz” olarak nitelenen her türlü kavram tamamen olaya nereden yaklaşıldığına bağlı. Bununla ilgili “evrensel gerçekler” olduğu iddiası belirli bir bakış açısının ürünü. “Yozlaşma” adı verilen şey hiçbir zaman net olarak belirlenemez. İşin daha da ilginç yanı bugün “yozlaşmış” olarak gördüğümüz şeylere, değişen kültür yapısıyla birlikte 50 yıl sonra “kültürümüzün önemli bir parçası” gözüyle bakmamız da çok mümkündür, hatta her zaman böyle olmuştur.
Müzikten bir örnek verecek olursam; 19. yüzyılda Dede Efendi ve Hacı Arif Bey gibilerinin ürettiği müzikler dönemin kültürel anlayışına göre “yoz müzik” olarak kabul ediliyordu, “hafif” bulunuyordu. Kültürün “olumsuz” bir yöne kayışını temsil ediyordu. Çünkü belirli bir süredir var olagelen geleneği tam olarak yansıtmıyordu, bu nedenle de bir “yozlaşma”nın göstergesiydi. Fakat 20. yüzyılın ortalarına geldiğimizde, artık bu isimlerin yaptığı bestelerin “Türk kültürü”nün en geleneksel, klasikleşmiş eserleri olduğu düşünülmeye başlandı. 1950’lerde bu sürecin bir benzeri yeniden yaşandı. Artık Dede Efendiler, Hacı Arif Beyler “klasik”ti; Münir Nurettin Selçuk, Alaeddin Yavaşça gibi isimlerin eserleri ise bir yozlaşma göstergesiydi. Geleneği yansıtmıyor, farklı kaynaklardan da faydalanıyordu. Aradan geçen 50 yıldan sonra bugün Selçuk ve Yavaşça gibi isimler de geleneksel Türk müziğinin klasiklerinden sayılıyor.
Tarih boyunca insanın ve insan kültürlerinin gelişimi hep bu çizgiyi izlemiş, her türlü değişim ya da farklı kültürlerin etkileri “yozlaşma” olarak nitelendirilmiş. Aslına bakılırsa her türlü kültürel değişim o dönemin popüler yapılarına ve edimlerine uymaya çalışsa da, ortaya çıkan her yeni oluşum var olan kültüre güçlü bağlarla bağlanır ve kendi anlamlarını üretir. İşte bu yüzden “yozlaşma” diye bir şey yoktur, olsa olsa “yozlaşma iddiaları” vardır. Bu da her zaman var olacaktır.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder