27 Haziran 2017

1997’den 2017’ye: Yeni müzik ne kadar yeni?

Hiçbir zaman bir Radiohead "delisi" olmadım; ama her zaman OK Computer'ın 90ların, Kid A'in ise 2000lerin en iyi albümlerinden olduğunu düşündüm.

OK Computer'ın yayımlanmasının üzerinden 20 yıl geçmesi münasebetiyle, kimisi albüm için kimisi başka projeler için kaydedilmiş ve bu güne kadar gün yüzüne çıkmamış kayıtlar yayımlandı. Şarkıları henüz ancak birkaç kez dinleyebildim. Şarkıların kendileriyle ilgili izlenimlerim olumlu, belki OK Computer'daki pek çok şarkıdan daha zayıflar, ama OK Computer ile karşılaştırılmadıklarında, tek başlarına oldukça "güçlü" oldukları söylenebilir. Şarkıların bana asıl düşündürdüğü ise, kendilerinden ziyade popüler müziğin genel durumu oldu.

Şu şarkıyı bir dinleyin lütfen:


1998 yılında kaydedilmiş bir şarkı bu. Birisi gelip size bu şarkının aslında bu yıl kaydedildiğini söylese, bundan çok da şüphe etmezsiniz herhalde, değil mi? Kimileri, Radiohead’in yaptığı müziğin “eskimediğini”, o yüzden şarkıların hâlâ çok “güncel” tınladığını söyleyebilir. Radiohead, dönemdaşlarının önemli bir kısmına göre “yenilikçi” sayılabilecek bir grup elbette, fakat bugün bu şarkının “güncel” tınısını bu yenilikçiliğe bağlamak pek mantıklı görünmüyor bana. Söz konusu durum özellikle 90ların sonundan bu yana yapılan pek çok rock şarkısı için geçerli. Özellikle bu örneği vermemin sebebi ise, şarkıyı zamanında dinleme şansına erişemeyip, ancak kaydedildikten 20 yıl sonra dinleyebiliyor oluşumuz. Böylelikle, şarkıyla ilgili “eski” anılarımız olmayacak, onu “eski” herhangi bir şeyle bağlantılandıramayacağız ve daha objektif bir şekilde değerlendirebileceğiz.

Şarkının “güncel” tınlamasının sebebi, popüler müzikte -özellikle de rock’ta- son 20 yıldır gerçekten “yeni” denebilecek işlerin pek çıkmıyor oluşu. 1957-1977 arasında da 20 yıl var; ama o arada “icat edilmiş” müzik türlerini say deseniz, ben bir çırpıda, hepsi de birbirinden popüler olan, en az 30-40 farklı janr sayarım. Aynı şey 67-87 ve 77-97 yılları için de geçerli. Peki 1997-2017? Son 20 yıl içerisinde “yeni” olarak sunulan her şey ya “bilmemne revival” ya da “neo-bilmemne” olarak adlandırıldı, çünkü kendi başlarına yeni bir şeyler sunmuyor, ancak daha önce var olmuş türleri kendilerine dayanak noktası alarak sözümona “yeni” bir şeyler üretiyorlardı.

Elbette müzik her zaman geçmişe referansla yapılır, ancak dönem dönem bu referansın yanına mutlaka geçmişteki müziği dönüştürecek bir şeyler de eklenir ve böylece ortaya gerçekten yeni denebilecek bir şeyler çıkar, bir sentez oluşur. Son 20 yıldır ise sentez yerine pastişler dinliyoruz. Yine geçmişe referanslar var, ama “geçmişe referanslar + yeni fikirler” yerine “geçmişe referanslar + geçmişe başka referanslar” formülü işliyor. Böylece ortaya sentezler yerine pastişler çıkıyor. Zaman zaman bunun sebebini anlıyor gibi hissetsem de, henüz tam olarak çözebilmiş değilim. 50lerden 90lara kadar çok fazla şeyin denenip aşırı bir çeşitliliğe ulaşılmış olması belki bir sebep, yine aynı dönem içerisinde teknolojinin yüksek gelişme hızı ile bu teknolojinin müziğin emrinde kullanımı da bir sebep. Evet, son 20 yılda da teknoloji gelişti, ama 57-77, 67-87 veya 77-97 arasındaki teknoloji farkı, 97-2017 arasındaki teknoloji farkından çok daha ötede, hâliyle teknolojik gelişim hızındaki bu yavaşlama, teknolojinin müzik üzerindeki yenilikçi etkisini de azaltıyor. Fakat bu iki etken, ne ayrı ayrı ne de birlikte, popüler müziğin son 20 yıldaki durumunu açıklamakta bana yeterli gelmiyor. Bunların ötesinde, benim düşünemediğim sebepler de var mutlaka. Asıl merak ettiğim ise, bütün bunların arasında doğrudan insanoğlunun yaratıcılığına ve bu yaratıcılığın sınırlarına ilişkin sebeplerin de bulunup bulunmadığı.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...