25 Ekim 2022

Şarkı: The Beatles - Yellow Submarine (1966)

John dertlere dalmış depresyonuyla boğuşurken oturup dört mezürden mürekkep bir melodi yazıyor, üstüne de aşırı hüzünlü sözler döşüyor: "In the place where I was born / No one cared, no one cared / And the name that I was born / No one cared, no one cared."

Sonra Paul'a gidip diyor ki, "Hacı abi, ben şöyle bir şey yazdım da ne yaparım ne ederim bilemiyorum bununla." Paul dinliyor ve ardından, "La ben de Ringo için bir nakarat yazdıydım, bu senin melodinin arkasından çok iyi gider, ama sözleri değiştirek, çocuk şarkısı yapak." "He ya," diyor John, "yapak tabii."

Sonra hüzüne bulanmış bu melodi, birdenbire dünyanın en neşeli melodilerinden biri oluveriyor. Ya abicim, siz nasıl iki dehasınız?

Şarkının son hâlinde dünya popüler müzik tarihindeki ilk sample kullanımının gerçekleştiğini de es geçmeyelim. 1:07-1:13 arasındaki bando müziği "Le rêve passe" isimli Fransız marşının eski kayıtlarından birinden alınıp şarkının ortasına yerleştiriverilmiş.

16 Ekim 2022

İki Şarkı #2: Mandota VS Sweet November

Tanrımız Marvin Gaye (peace be upon him), 1973 yılında Let's Getting On albümünün kayıtları esnasında Bohannon'la birlikte bestelediği "Mandota" isimli bir şarkı kaydetmiş, enstrümantal, ve yayımlamamış, bir kenarda kalmış öylece. 2001 yılında Let's Getting On'un deluxe edition'ında bonus track olarak yer bulabilmiş kendine, böylece gün yüzüne çıkmış.


2014 yılına gelindiğinde, SZA olarak tanınan Solána Imani Rowe ablamız şarkıyı almış, enstrümantal track'te hiçbir değişiklik yapmadan üstüne bir vokal melodisi yazıp kaydetmiş ve ortaya MUHTEŞEM bir iş çıkmış. Adı "Sweet November".


İşin saçmalığı o ki, enstrümantal Marvin Gaye yorumu dinlendiğinde aşağı yukarı tarihlemek mümkün şarkıyı. 1970lerden geldiği bir şekilde belli. Ancak aynı enstrümantal track, üstüne eklenmiş vokalle birlikte dinlendiğinde o kadar taze ve yeni tınlıyor ki, inanılır gibi değil.

Şarkı: Spellling - Under the Sun (2019)

 2010larda yapılmış en mükemmel şarkılardan biri.

3 Ekim 2022

Abbey Road herkese kapak olsun

Akşam sokakta dört liseli genç tek sıra hâlinde kaldırımda yürüyordu. Sonra içlerinden birisi, "Neden Beatles gibi yürüyorüz biz?" diye sordu (Abbey Road göndermesi, if you know what I mean). Ben de gülümsemeden edemedim tabii. 50 yıldan uzun bir süre önce dağılmış olan bir grubun Türkiye'de bile gencecik insanlar arasında esprilerde bir referans noktası olmayı sürdürmesi beni gülümsetmesin de ne yapsın?

Şarkı: The Dynamics - I Don't Want Nobody to Lead Me On (1969)

The Dynamics'in 1969'da yayımladığı bir şarkı var: "I Don't Want Nobody to Lead Me On". 100 milyon yıldır dinlerim, yani en azından o kadar yaşamış olsam o kadar zamandır dinliyor olurdum. Üstelik böyle mükemmel bir şarkı nasıl bilinmez, sevilmez diye hep hayıflanmışımdır. Hâliyle şarkının orijinalinin de The Dynamics'e ait olduğunu sanıyordum, ancak biraz önce fark ettim ki şarkıyı ilk kez The Masqueraders seslendirmiş (sene 1967), hatta yazanlar da zaten o grubun iki üyesiymiş. Demin baktım da The Masqueraders genel olarak The Dynamics'ten bile daha az tanınıyor, ama bu şarkı özelinde The Masqueraders daha popüler. Şarkının The Masqueraders yorumu vokal girene kadar insanı, "Lan acaba bunlar zenci mi yoksa beyaz götlü mü?" diye biraz ikilemde bırakıyor. Fazlasıyla 60lar ortası garaj rock kokan bir introsu var zira. Ancak vokal girince şüphe kalmıyor insanda, elbette kara götlü bunlar.

Bu versiyon şu anda aşırı hoşuma gitti, ama sanırım bir seçim yapmam gerekirse yine The Dynamics'in 1969 versiyonunu seçerim. 

Aslında iki versiyonun aranjmanı birbirine çok yakın, The Dynamics temel olarak The Masqueraders'ı kopyalamış, fakat kayıt ve sound daha temiz, ayrıca The Dynamics versiyonundaki müzisyenler enstrümanlarına daha hakim gibiler. Mükemmel crispy bir davul tonu var, baslar groove'u aşırı tatlı işliyor, gitarlar çıtır kıtır, hele kromatik geçişe sahip bölümlerde çalınan rifflerin cengıl cengıl şıngırdamaları pek şık. Enstrümantasyonda orgun yanına piyanonun da eklenmiş olması ve brass section'ın daha baskın olması da o versiyonu daha çok sevmemin sebeplerinden.

Beyaz götlü Paul Revere & The Raiders da 1968'de kaydetmiş şarkıyı. En popüler yorumu da oymuş, onu da şimdi dinliyorum. Tabii ki en zayıf versiyon bu, o stringler aşırı şurup olmuş, brass section manasız, beyaz götlü vokalist zenci gırtlağına sahip olduğunu kanıtlamak için çok fazla kasıyor (tıpkı Janis Joplin'in yapıp beni uyuz ettiği gibi), falan filan.

The Exotics de 1970 yılında kaydedip şarkının dinamizmini bitirmiş, bunlar hep ot:


Jody Mills isimli country şarkıcısı beyaz bir hanım kızımız da disco versiyonunu kaydetmiş, gereksiz.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...