14 Şubat 2013

Şarkı: Elio e le Storie Tese - La canzone mononota (2013)



La canzone mononota: Tek notalı şarkı.

İddia ediyorum, bu şarkı son otuz yılda üretilmiş en güzel, en eğlenceli, en zeka dolu, en basit, en karmaşık, en muhteşem şarkı!

1981'de doğdum ben. Bilinçli olarak ilk müzik dinleyişim sanırım 5 yaşıma falan denk gelir. Dalida'nın "Le petit gonzales" 45liğini pikaba takar, dinler, dans eder, bağıra çağıra eşlik ederdim. O günden bu yana yüz binlerce şarkı dinledim; kimi ben doğmadan önce, kimi doğduktan sonra kaydedilmiş. Ben kendimi bilmeden önce kaydedilmiş şarkılar arasında beni çok çok heyecanlandıran şarkılar oldu. Kendimi bildikten sonra kaydedilmiş şarkılar arasında da heyecanlandıklarım az değildi. Ancak bilinçli olarak müzik dinlediğim o ilk günden bu yana üretilmiş olan şarkıların hiçbiri beni Elio e le Storie Tese'nin bu şarkısı kadar heyecanlandırmadı. Şarkıyı saatlerdir tekrar tekrar dinliyorum, bir yandan da bunları yazmaya çalışıyorum.


Kendimi bildim bileli müzik yarışmaları hep ilgimi çekmiştir. Katılan şarkıcılar ve şarkıları ne kadar dandik olursa olsun müzik yarışmalarını takip etmeden duramam. Son birkaç yıldır Sanremo da takip etmeden duramadığım müzik yarışmalarından biri hâline geldi. Evet, şarkıların %90'ı (belki de daha fazlası) bir halta benzemiyor. Hiçbir yenilik, orijinallik, heyecan; hiçbir şey yok. Fakat işte bir şeylerin değiştiği gün bugündür.


Elio e le Storie Tese'yi üç yıl kadar önce tanıdım. O zamandan beri dinler, keşfeder, anlamaya çalışır, anladıkça eğlenir, eğlendikçe daha çok dinler, dinledikçe daha çok hayran kalırım. Elio (gerçek adıyla Stefano Belisari), benim gözümde hem müzikalite yönünden hem de mizahi yönden ancak Frank Zappa'yla karşılaştırılabilir (ki Elio en büyük etkilenim kaynağının Frank Zappa olduğunu da ifade etmiştir) ve o karşılaştırmayı da açık ara önde bitirir (boynuz kulağı geçmiştir?). İşte bu adam ve muhteşem insanlardan/müzisyenlerden oluşan grubu, 1996'da Sanremo'ya "La terra dei cachi" isimli şarkıyla ve harika şovlarıyla katılmışlardı. Tabii ben bunu sonradan keşfettim, birkaç yıl önce. Birinci olamadılar, ikinci oldular; ama belki de Sanremo tarihinin en çok ses getiren üç beş performansından birini gerçekleştirmişlerdi. Bu sene de katılacaklarını duyduğumda ciddi anlamda heyecanlanmıştım. İki şarkıyla katılıyorlardı: "Dannati Forever" ("Forever Lanetliler") ve "La canzone mononota" ("Tek Notalı Şarkı"). İki şarkının da yalnızca isimleri bile merakımı iyice artırmaya yetti. Özellikle "La canzone mononota"yı bekliyordum. Gerçekten de tek notalık bir şarkı mı yapacaklardı? O kadar deli miydi bu adamlar? Peki nasıl olacaktı bu iş?


Bu gece bu sorunun yanıtını aldım. Şarkı başladı; ama hayır, tek notalı değildi! 35 saniye geçti, hayalkırıklığına uğramak üzereydim ki, her şey birden değişti. Meğer ilk 35 saniye yalnızca bir başlangıç, bir giriş, bir şaşırtma imiş. Eh, zaten ilk 35 saniyede şunları söylüyordu Elio: "Hayat boyu çaba sarfetmek, nadir işlemelerle dolu parçalardan oluşan bir melodi kuruntusunun peşinde; ama sonra fark edersin sana yeteceğini yalnızca bu çok güzel tek notanın". Şarkının geri kalan kısmında, evet, o tek nota, o harikulâde tek nota her şeye yetmişti! Ağzım açık, şaşırarak, heyecanlanarak, gülerek, eğlenerek, müzikal basitliğin ve karmaşıklığın aynı anda bir arada bulunmasından büyülenerek dinledim. Sözleriyle beraber adeta bir müzik dersiydi bu! Bu kadar harika bir fikir, ancak bu kadar muhteşem bir şekilde hayata geçirilebilirdi. Şarkının melodisi yalnızca tek nota üzerinden ilerliyordu, diğer yandan ritimler değişiyor, akorlar değişiyor, hız değişiyor, majörlerden minörlere geçiliyor, orkestra hayvani bir şekilde çalıyor, her şey değişiyordu; ama melodi sabitti: tek bir nota.


İki saati geçti sanırım, şarkıyı aralıksız tekrar tekrar dinliyorum, gülmekten geberiyorum, dehaya şaşırıyorum, müzikaliteye şapka çıkarıyorum, kendimden geçiyorum: son 30 yılda üretilmiş en güzel, en eğlenceli, en zeka dolu, en basit, en karmaşık, en muhteşem şarkı işte bu!

‘La canzone mononota’ - Elio e le Storie Tese

Şarkıyı sözlerle birlikte takip etmek alınacak zevki fazlasıyla katlayacaktır. O nedenle önce orijinal İtalyanca sözleri, hemen ardından da biraz önce yaptığım Türkçe çeviriyi (köşeli parantez içindeki bazı ilave açıklamalarla birlikte) ekliyorum.

Condurre un'esistenza di sforzi
Tallonando la chimera di una melodia composita
Gremita di arzigogoli rarissimi
Che poi alla fine scopri
Che ti bastava quella nota sola
Bellissima

Che sciocco non aver pensato prima
Alla canzone mononota
Una canzone poco nota
Che si fa con una nota
E quella nota è questa

E' la canzone mononota
Puoi cambiare il ritmo
Puoi cambiare la velocità
Puoi cambiare l’atmosfera
Puoi cambiare gli accordi
La puoi fare maggiore, minore, eccedente, diminuita
Puoi cambiare il cantante
Puoi cambiare l'argomento
Puoi cantarla da solo
Puoi cantarla tutti insieme con il coro
Puoi farla fare all'orchestra
Mentre ti prendi una pausetta
Puoi cambiare la lingua
For example you can sing it in english
Auf deutsch, en français, en español,
In cinese: "unci, dunci, trinci…"
Quante cose che puoi fare
Senza cambiare la nota!
Puoi cambiare l'ottava
Puoi cantare all'ottava bassa
Puoi far finta che sia finita

Ma se non sei in grado neanche
Di cantare la canzone mononota
Ti consigliamo di abbandonare il tuo sogno di cantante
Se sei un cantante virtuoso
Stai attento
Che qui basta che fai: "heheiiiheeeiieeehaaa"
E sei fuori

La canzone mononota
Che non scende a compromessi
E se lo fa il compromesso è piccolo
Tipo questo
La canzone mononota
Ha avuto i suoi antesignani
Uno su tutti: rossini, bob dylan, tintarella di luna
E' anche facile da fischiettare
Democratica, osteggiata dalle dittature
Fateci caso: l'inno cubano è pieno di note
C'è poi il samba di una nota sola
Ma, se ascolti attentamente, dopo un po' cambia:
Jobim non ha avuto le palle di perseguire un obiettivo
Non ci ha creduto fino in fondo
Invece noi


***

Türkçesi:

Hayat boyu çaba sarfetmek
Nadir işlemelerle dolu parçalardan oluşan
Bir melodi kuruntusunun peşinde
Ama sonra fark edersin sana yeteceğini
Yalnızca bu çok güzel
Tek notanın

Ne kadar da şapşalım daha önce düşünemediğim için
Tek notalı şarkıyı
Tek bir notayla yapılan
Az tanınmış bir şarkıyı [burada şair "nota" sözcüğüyle oynuyor esasında, "essere noto/a" italyancada "tanınmış olmak" anlamına geliyor, şair şu iki dizeyi yazmış: "una canzone poco nota / che si fa con una nota" ("tek notayla yapılan az tanınmış bir şarkı")]
Ve o nota işte bu

Bu, tek notalı şarkı
Ritmi değiştirebilirsin [burada ritim değişiyor]
Hızı değiştirebilirsin [burada hız değişiyor]
Atmosferi değiştirebilirsin [burada atmosfer değişiyor]
Akorları değiştirebilirsin [burada akorlar değişiyor]
Şarkıyı majör, minör, artık, eksik yapabilirsin [söylenenler aynen yapılıyor]
Şarkıcıyı değiştirebilirsin [şarkıcı değişiyor]
Konuyu değiştirebilirsin [konu değişmiyor bak, oradan sınıfta kaldılar ahah]
Tek başına söyleyebilirsin [tek başına söylüyor]
Bir koroyla birlikte söyleyebilirsin [koroyla söylüyor]
Orkestraya çaldırabilirsin [orkestraya çaldırıyor]
O arada kısa bir mola verirsin [mola veriyor]
(Ah ne güzel bu kahve
Hmm ne güzel hiçbir şey yapmamak)
Lisanı değiştirebilirsin
For example you can sing it in english [görüldüğü üzere]
Auf deutsch, en français, en español,
Çince: "birçi, kiçi, üççi..."
Ne kadar da çok şey yapabilirsin
Notayı değiştirmeksizin!
Oktavı değiştirebilirsin [bir üst oktavdan söylüyor]
Bir alt oktavdan söyleyebilirsin [bir alt oktava geçiyor]
Şarkı bitmiş gibi yapabilirsin [şarkı bitmiş gibi yapıyor]

[şarkının Sanremo performansında (ki şu an elimizde bulunan tek performans o) bu noktada seyirciler alkışlamaya başladı, ancak Elio şöyle dedi: "anlamadınız, yalnızca şarkı bitmiş gibi yaptım"]

Fakat eğer tek notalı şarkıyı bile
Söylemeyi beceremiyorsan
Sana şarkıcı olma hayallerini bırakmanı tavsiye ederiz
Virtüöz bir şarkıcıysan eğer
Dikkatli ol
Ki burada "ennaa hiaa hiaay" yapman yeter
Ocak dışı kalman için

Tek notalı şarkı
Uzlaşmaya varmaz
Eğer uzlaşsa bile küçük bir uzlaşmadır
Bunun gibi ["bunun gibi" = "tipo questo", burada "questo"yu bir ses aşağıdan söylüyor]
Tek notalı şarkının
Öncüleri vardı
Hepsinden öte: Rossini, Bob Dylan, Tintarella di luna [Gioachino Rossini'nin Giyom Tell uvertüründeki tekrarlara, Bob Dylan'ın şarkı söyleme stiline ve 1959'da Mina'nın meşhur ettiği "Tintarella di luna"ya gönderme yapıyor]
Islıkla çalması da kolay [ıslıkla çalıyor]
Demokrat, diktatörlüklere karşı
Dikkat edin: Küba milli marşı nota kaynıyor [bu noktada Küba milli marşından bir bölüm çalınıyor, bir diktatörlüğe yakışır şekilde hakikaten de ortalık notadan geçilmiyor, halbuki tek notalı şarkı diktatörlüklere karşı]
Sonra tek notalı samba var [Antonio Carlos Jobim'in Samba de uma nota só (Tek Notalı Samba) şarkısına gönderme yapıyor]
Ama dikkatle dinlersen biraz sonra değişiyor:
Jobim bir amacı takip edecek kadar taşaklı değildi
Tamamen inanmadı
Ama biz aksine
İnandık!

8 Şubat 2013

Şarkı: Faith, Hope & Charity - Disco Dan (1975)

Bazı şarkıların bir dehânın mı, yoksa yalnızca ticarî bir zekânın mı ürünü olduğuna karar vermekte güçlük çekiyorum. Faith, Hope & Charity'nin "Disco Dan"i de bu şarkılardan biri. Ticarî zekâ dedim ama, aslında bu şarkı hiçbir ticari başarı yakalayamıyor; grubun da kendi tarihinde herhangi ciddi bir hiti olduğu pek söylenemez. Evet, 1975 tarihli "To Each His Own var"; R&B listelerinde 1 numaraya, Dance listelerinde 15 numaraya, Billboard Hot 100'de ise 50 numaraya kadar yükselmiş, bence öyle aman aman bir şarkı değil. Neyse, konumuz da o şarkı değil zaten.


"Disco Dan" 1975 tarihli Faith, Hope and Charity isimli albümde bulunuyor. İlk olarak yine aynı sene bir 45liğin B yüzü olarak yayımlanmış, 1976'da bu sefer bir de A yüzü olarak yayımlamışlar. Muhtemelen "abi bu şarkı hit olmak için gereken tüm özelliklere sahip, haydi haydi!" denerek yayımlanmıştır. Hakikaten de 1975-76 senelerinde bir hit olmak için lâzım gelen tüm özellikler var şarkıda. İşte tam da bu nedenle bir dehânın mı, yoksa yalnızca ticarî bir zekânın mı ürünü olduğuna karar veremiyorum. Belki de ikisi birden. Fakat hak ettiği ticarî karşılığı bulamamış bu şarkı.

Daha da kişisel fikirlerime/hislerime gelecek olursak: bir kere hem saçmasapan sözlere, hem görünüşte neşeden ölen bir melodiye ve düzenlemeye sahip olup hem de alttan alta tuhaf bir melankoli saçmayı beceren şarkıları seviyorum. "Disco Dan" benim için o şarkılardan biri. Aslında Amerikalı (hem de Floridalı) siyah bir grup için çok fazla 'Avrupalı' tınlıyor şarkı. Adeta bir Euro Disco şarkısı, hatta o 'Eurovision kemanları' ile bir Eurovision şarkısı bile olabilirmiş. Bahse girerim ki eğer Avrupa'da iyi bir tanıtımla yayımlansaydı bu 45lik, sallardı diskoları.

Bazı şarkılar vardır, seversiniz; ama sevmenizin doğru olup olmadığını sorgularsınız. Bu şarkı onlara bir örnek teşkil edebilir belki. Ha artık benden geçti onlar, guilty pleasure diyor gâvur; ben yalnızca pleasure diyorum, neden suçluluk duyayım hasta mıyım? Al sen de dinle, belki seversin.


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...