ÇÖPKUŞAĞI
25 Aralık 2023
5 Aralık 2023
Denny Laine is in my ears and in my eyes
Biliyorum, "Denny Laine" değil "Penny Lane" olacak ama birkaç saat önce Denny Laine hayatını kaybetmiş. Ben gerçekten de zaman zaman "Penny Lane"i mırıldanırken Denny Laine şeklinde söyler, kendi kendime eğlenirdim (eğlence anlayışım mükemmeldir). Ölüm haberini alır almaz şarkı zihnimde yine bu şekilde dönmeye başladı.
Çoğunuz "Denny Laine kim la?" diyecek, biliyorum. Çok da sikimde değil, biliyonuz mu? Biliyorsunuzdur muhtemelen, ben böyle uyuz bir insan olduğum için sizi genelde sikime takmadığımın farkındasınızdır. Neyse, büyüklük yine bende kalsın, size Denny Laine kimdir anlatayım.
Denny Laine, 1944 yılının yağmurlu bir 29 Ekim gününde (ooo 29 Ekim) İngiltere'nin Birmingham... ay neyse, bu kadar ayrıntılı merak ediyorsanız gidip Wikipedia'dan falan okuyun kanka ya, beni uğraştırmayın. Ben ilgili olduğum kısmını anlatayım.
Denny Laine'in sesini muhtemelen ilk kez Wings'in (bilmeyen cahiller varsa söyleyeyim, Paul McCartney'in Beatles'tan sonraki ikinci ve son grubu) "Time to Hide"ında duydum. Her ne kadar Wings şarkılarının tamamına yakını Paul tarafından yazılmış olsa da Denny böyle birkaç şarkı yazınca "Hadi bunu da kaydedek," demiştir Paul. Bu da o şarkılardan biri. Öyle çok mükemmel bir şey değil ama güzel güzel akan tatlı bir şarkı.
Sonra, 2000lerin başı olsa gerek, bu Denny Laine kimdir diye bakınca vokalini yaptığı şarkılar arasında en meşhurunun The Moody Blues'un "Go Now"ı olduğunu keşfettim. "Go Now" aslında Bessie Banks'in Ocak 1964'te 45lik olarak yayımladığı bir şarkı. Denny Laine'in de kurucularından olduğu ve gitar çalıp şakıdığı The Moody Blues, şarkıyı hiç vakit kaybetmeden 1964'ün Kasım ayında bir single olarak yayımlıyor ve Birleşik Krallık listelerinde Ocak 1965'te 1 numaraya kadar yükselerek ilk büyük hitini elde ediyor. The Moody Blues, Denny Laine'li kadrosuyla 1965'te The Magnificent Moodies adlı albümü yayımlıyor, 1966'da ise Denny Laine gruptan ayrılıp vokalistliğini ve gitaristliğini üstlendiği Electric String Band adlı bir grup kuruyor. Grup herhangi bir başarı elde edemese de aslında Jeff Lynne'in Electric Light Orchestra'sının sound'unu önceleyen bir sound'a sahip. Bu bağlamda nispeten önemli bir grup sayılabilir, ki grubun diğer gitaristi Trevor Burton, daha sonra Electric Light Orchestra'ya dönüşecek olan The Move'un da gitaristi (sonradan grubun bir üyesiyle kavga edip gruptan ayrılıyor ve ELO'da yer almıyor). Neyse, yine gereksiz ayrıntılara girdim.
Denny Laine, Electric String Band üyesi olduğu dönemde solo olarak iki 45lik de yayımlıyor ama ikisi de herhangi bir başarı elde edemiyor. Fakat bu şarkılardan biri olan "Say You Don't Mind", eski The Zombies vokalisti Colin Blunstone tarafından 1972'de 45lik olarak yayımlanıp Birleşik Krallık listelerinde ilk 20'ye girmeyi başarıyor. Bu şarkıyı çok severim ve bir Denny Laine bestesi olduğunu epey yakın bir zamanda öğrendim/fark ettim.
Kendisini "Since you gotta go, oh you'd better go now, go now, go now!" diyerek uğurluyor ve anısını kalbimde yaşatmaya devam edeceğime söz veriyorum. Görüşürüz Denny!
19 Kasım 2023
Şarkı: Wire - Outdoor Miner (1978 & 1979)
Wire, 1977'de yayımladığı ilk albümü Pink Flag'le "art punk" janrını tanımlayıp yaratan gruplardan biri (bu bağlamda yanına Television ve Talking Heads eklenebilir), ama ben dinlediğim Wire albümleri arasında en çok 1978 tarihli Chairs Missing'i beğeniyorum. Favori Wire şarkım ise şüphesiz, punk/post-punk'tan ziyade bir power pop şarkısı gibi tınlayan "Outdoor Miner".
Şarkının ticari potansiyelinin farkına varan EMI, bunu bir 45lik olarak yayımlamaya karar veriyor fakat şarkıyı fazla kısa (1:45) buluyor. Bunun üzerine grup, bir kıta ve nakarat bölümü daha ekleyerek şarkıyı uzatıp üstüne bir de grubun prodüktörü Mike Thorne'un piyano solosunu ekleştiriyor. Böylece ortaya daha da "pop" tınlayan 2 dakika 51 saniyelik bir versiyon ortaya çıkıyor. Ben yine de 1:45'lik orijinal versiyonu daha çok seviyorum.
Ha bu arada 45lik, Birleşik Krallık listelerinde ancak 51. sıraya kadar yükselebiliyor. Aslında 45liğin satışları daha yüksek bir sırayı hak ettiriyor ancak Britanya Pazar Araştırması Bürosu'nun bir iddiası var: EMI, şarkıyı listelerde yukarı doğru ittirip gruba medyada daha fazla yer açmak (özellikle Top of the Pops'a çıkmalarını sağlamak) için personeline 45liği çeşitli müzik dükkanlarından toplu olarak satın aldırdı, diyorlar. Bu nedenle söz konusu hafta içerisindeki hiçbir satış istatistiklere eklenmiyor.
Olsun varsın listelerde hiç yükselmesin, önemli değil. Şarkı bir "gizli klasik" olarak gönüllerdeki yerini alıyor.
6 Ocak 2023
Şarkı: Can Bonomo - Love Me Back (2012)
Gece gece yine Eurovision'a dalmıştım ki aklıma Eurovision'a gönderdiğimiz son müzisyen olan Can Bonomo düştü. Kendisinin Eurovision şarkısını uzun zamandır dinlemiyordum, şimdi dinleyince ne kadar da acayip (iyi anlamda) bir şarkı olduğunun farkına vardım!
Şarkı bir Harmandalı zeybeği gibi başlıyor. Yaklaşık 14-15 saniyelik bu girişin ardından birdenbire funky bir klezmere geçiş yapıyoruz. 18-19 saniye de öyle takıldıktan sonra ilk kıtayla birlikte güzel bir pop havasına bürünüyor şarkı. Kıtadan hemen nakarata geçilmiyor, araya bir bridge (siz Türkler köprü mü diyor?) giriyor, o ise oyun havası tadında! Nakaratla birlikte yeniden funky klezmere geri dönüyoruz. Yeniden kıtaya geçtikten sonra bu sefer köprüyü atlayıp (pun intended) doğrudan nakarata sıçrıyoruz (sebebi muhtemelen Eurovision'daki 3 dakika sınırı). Nakaratın bu tekrarından sonra ise Can utanmamış araya bir de middle eight sokuşturmuş! (Aslında sekiz değil de yedi ölçüye sahip olduğu için "middle seven" diye bir isim de uydurabiliriz buna). Middle eight kısmındaki ilk iki ölçü yine zeybek teması üzerinde yürüyor, üçüncü ölçüden itibaren ise veriyor gerilimi Bonomo, şarkıyı yükseltiyor yükseltiyor ve yine nakaratı patlatıyor. Nakaratın sonunda da "hayde!"siyle veriyor iyice coşkuyu. Kapanışı da artık iyice disco'ya dönüşmüş funky klezmerimizle yapıyoruz. Bütün bunlar olurken de şarkının sözleri bildiğin sarhoş denizci temasını işleyerek İrlanda'ya(?) selam gönderiyor. Yarışmayı yedinci olarak tamamlayan Türkiye de Eurovision sayfasını bir Sefarad Yahudisiyle şimdilik kapatmış oluyor.
Bir Eurovision şarkısı için epey kompleks bir yapı. Middle eight'li şarkıları ise zaten ayrı severim, son 30-40 yıldır da çok popüler olmuş şarkılarda pek rastlanan bir şey değil. Şimdi meraklandım, bu adamın diğer şarkıları nasıl acaba?
19 Aralık 2022
Albüm: Gene Clark - No Other (1975)
Eski Byrd'lerden Gene Clark'ın No Other albümünü ilk kez dinliyorum ve "Bu zamana kadar nerede ne yapıyordun, Tolga?!" diyerek kendime küfrediyorum. Zaman zaman psychedelic/progressive tonlar da içeren enfes bir folk rock/country rock albümü.
Albüm, 1974 Eylül'ünde yayımlandığında büyük bir ticari fiyasko olmuş ve aynı zamanda eleştirmenler tarafından da ya görmezden gelinmiş ya yerilmiş. O kadar ki, albümü yayımlayan plak şirketi Asylum Records hiç promosyon yapmamış ve 1976'da albümü katalogundan silmiş. Albümün "başarısızlığı" Gene Clark'ı yerle yeksan etmiş.
Onlarca yıl sonra yeniden yayımlanan albüm 2000lerde baştacı edilir olmuş, hatta "gelmiş geçmiş en iyi" albümlerden biri ilan edilmiş. Değerini zamanında bilecektiniz dostum...
Albümü ilk dinleyişimde beni alıp götüren şarkı ise Gene Clark'ın Doug Dillard ile birlikte kokain kafasıyla yazdığı rivayet edilen "Lady of the North" oldu.
25 Ekim 2022
Şarkı: The Beatles - Yellow Submarine (1966)
John dertlere dalmış depresyonuyla boğuşurken oturup dört mezürden mürekkep bir melodi yazıyor, üstüne de aşırı hüzünlü sözler döşüyor: "In the place where I was born / No one cared, no one cared / And the name that I was born / No one cared, no one cared."
Sonra Paul'a gidip diyor ki, "Hacı abi, ben şöyle bir şey yazdım da ne yaparım ne ederim bilemiyorum bununla." Paul dinliyor ve ardından, "La ben de Ringo için bir nakarat yazdıydım, bu senin melodinin arkasından çok iyi gider, ama sözleri değiştirek, çocuk şarkısı yapak." "He ya," diyor John, "yapak tabii."
Sonra hüzüne bulanmış bu melodi, birdenbire dünyanın en neşeli melodilerinden biri oluveriyor. Ya abicim, siz nasıl iki dehasınız?
Şarkının son hâlinde dünya popüler müzik tarihindeki ilk sample kullanımının gerçekleştiğini de es geçmeyelim. 1:07-1:13 arasındaki bando müziği "Le rêve passe" isimli Fransız marşının eski kayıtlarından birinden alınıp şarkının ortasına yerleştiriverilmiş.
16 Ekim 2022
İki Şarkı #2: Mandota VS Sweet November
Şarkı: Spellling - Under the Sun (2019)
2010larda yapılmış en mükemmel şarkılardan biri.
3 Ekim 2022
Abbey Road herkese kapak olsun
Akşam sokakta dört liseli genç tek sıra hâlinde kaldırımda yürüyordu. Sonra içlerinden birisi, "Neden Beatles gibi yürüyorüz biz?" diye sordu (Abbey Road göndermesi, if you know what I mean). Ben de gülümsemeden edemedim tabii. 50 yıldan uzun bir süre önce dağılmış olan bir grubun Türkiye'de bile gencecik insanlar arasında esprilerde bir referans noktası olmayı sürdürmesi beni gülümsetmesin de ne yapsın?
Şarkı: The Dynamics - I Don't Want Nobody to Lead Me On (1969)
The Dynamics'in 1969'da yayımladığı bir şarkı var: "I Don't Want Nobody to Lead Me On". 100 milyon yıldır dinlerim, yani en azından o kadar yaşamış olsam o kadar zamandır dinliyor olurdum. Üstelik böyle mükemmel bir şarkı nasıl bilinmez, sevilmez diye hep hayıflanmışımdır. Hâliyle şarkının orijinalinin de The Dynamics'e ait olduğunu sanıyordum, ancak biraz önce fark ettim ki şarkıyı ilk kez The Masqueraders seslendirmiş (sene 1967), hatta yazanlar da zaten o grubun iki üyesiymiş. Demin baktım da The Masqueraders genel olarak The Dynamics'ten bile daha az tanınıyor, ama bu şarkı özelinde The Masqueraders daha popüler. Şarkının The Masqueraders yorumu vokal girene kadar insanı, "Lan acaba bunlar zenci mi yoksa beyaz götlü mü?" diye biraz ikilemde bırakıyor. Fazlasıyla 60lar ortası garaj rock kokan bir introsu var zira. Ancak vokal girince şüphe kalmıyor insanda, elbette kara götlü bunlar.
Bu versiyon şu anda aşırı hoşuma gitti, ama sanırım bir seçim yapmam gerekirse yine The Dynamics'in 1969 versiyonunu seçerim.
Aslında iki versiyonun aranjmanı birbirine çok yakın, The Dynamics temel olarak The Masqueraders'ı kopyalamış, fakat kayıt ve sound daha temiz, ayrıca The Dynamics versiyonundaki müzisyenler enstrümanlarına daha hakim gibiler. Mükemmel crispy bir davul tonu var, baslar groove'u aşırı tatlı işliyor, gitarlar çıtır kıtır, hele kromatik geçişe sahip bölümlerde çalınan rifflerin cengıl cengıl şıngırdamaları pek şık. Enstrümantasyonda orgun yanına piyanonun da eklenmiş olması ve brass section'ın daha baskın olması da o versiyonu daha çok sevmemin sebeplerinden.
Beyaz götlü Paul Revere & The Raiders da 1968'de kaydetmiş şarkıyı. En popüler yorumu da oymuş, onu da şimdi dinliyorum. Tabii ki en zayıf versiyon bu, o stringler aşırı şurup olmuş, brass section manasız, beyaz götlü vokalist zenci gırtlağına sahip olduğunu kanıtlamak için çok fazla kasıyor (tıpkı Janis Joplin'in yapıp beni uyuz ettiği gibi), falan filan.
The Exotics de 1970 yılında kaydedip şarkının dinamizmini bitirmiş, bunlar hep ot: