Aldous Huxley'in 1931 yılında yayımladığı Cesur Yeni Dünya'nın (Brave New World) "bilimkurgusal hayal gücü" epey yetersiz olsa da toplum psikolojisine ve sosyal psikolojiye dair söyledikleri oldukça tatmin edici. Bununla birlikte kitabın gerçekte bir "distopya" mı yoksa "ütopya" mı olarak kurgulandığı epey muallakta. Bana kalırsa elbette baştan aşağı bir distopya, ancak yazarın kitabın yazıldığı dönemdeki görüşlerine bakacak olursak, metni "kendi içerisinde aksaklıklar da içeren bir ütopya" olarak tasarlamış olma olasılığı da gayet yüksek.
Huxley, o dönemde parlamenter demokrasiden umutsuz, toplumun teknokrat bir elit kesim tarafından yönetilmesi yanlısı, propagandayı devlet kontrolünün meşru bir aracı olarak gören, Sovyetler Birliği'nin ulusal kalkınma planlarının iyi bir yöntem olduğunu düşünen, güçlü ve akıllı bir merkezi otoriteden yana, dünyadaki en büyük ihtiyacın "istikrar" olduğunu savunan, Batı Avrupa soyunun hızla bozuluyor olduğunu söyleyip Sosyal Darwinizm etkisindeki öjenik uygulamaların kullanımına destek veren, "Koşullar liberalleri diktatörlüğe başvurmaya zorlayabileceği gibi, hümanistleri de bilimsel propagandaya zorlayabilir. Düzenin her türlüsü kaostan yeğdir." cümlesini kuran bir profil çiziyordu. Bu görüşlerin pek çok yankısı kitapta betimlenen toplumda yoğun bir şekilde hissediliyor.
1935 yılında Huxley'e romandaki temel çatışmayla ilgili olarak kendisini "hangi taraftan yana" hissettiği sorulduğunda ise, ikisinden de yana olmadığı, iki ucun arasındaki bir ortanın hem istemeye değer hem de olası olduğu, insanlığın hedefinin de bu olması gerektiği yönünde bir cevap vermiş. Bu nedenle romanda tasvir edilen toplum benim için bir distopya ise de Huxley için bazı aksaklıklar içeriyor olsa bile "ütopya"ya daha yakın bir yerde sanırım.
Çevirmene not: "John'ın" değil Ümit Tosun abicim, "John'un". Hasta ettin beni, hasta.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder