25 Eylül 2009

Bono'nun avukatı olacağım günleri de mi görecektim?

Bono'dan tiksinirdim; ama bazıları gibi Türkiye'ye gelmeyi siyasi sebeplerle, insan hakları ihlalleri nedeniyle reddettiği için değil, Bono'yla ilgili çok daha derin nedenlerim vardı. Şimdi siyaseten hiç uyuşmadığım insanlar, Bono sırf daha önce Türkiye hakkında doğruları söyledi diye ondan nefret ediyor ve "Bono gelmesin!"cilik oynuyor. Sırf bu yüzden yine şeytanın avukatlığına soyunmak zorunda kalacağım gibi görünüyor.

Politikayla bir derdi olan müzisyenleri severim. Aktivist müzisyenleri severim. Fakat Bono'yu her konuda samimiyetsiz bulduğum için, politika konusunda da çoğu zaman samimi bulamamışımdır.

Müzik-politika ilişkisinin "aleni" hallerine birkaç örnek: Misal, Manic Street Preachers. Seviyorum bu adamları. If You Tolerate This Your Children Will Be Next'te "tavşanları vurabiliyorsam faşistleri neden vuramayım" lafını duyunca çok pis gaza geliyorum, elime silahımı alıp sokağa dökülmek istiyorum. Çünkü samimiyetsiz bulmuyorum bu adamları. Bu adamlar hiçbir zaman "politically correct" davranmıyorlar. Bir yandan bir şeyleri eleştirip, diğer yandan eleştirdikleri şeylere sebep olan insanların bir şekilde götünü yalamaya çalışmıyorlar. Bono ise gereğinden fazla "politically correct" davranan birisi. Böyle olunca da yaptığı şeyin bir anlamı kalmıyor gözümde.

Başka bir misal: George Harrison. George Harrison politikayla ya da insan haklarıyla, kısacası "insanlık"la ilgili davranışlarını asla reklam etmedi. Pek çok şeye destek verdi ve pek çok noktada geri planda kalmayı bildi. Çünkü kendi egosunu yaptığı işlerin güzelliğinin önüne geçirmedi. Bono ne yapıyor? Yalnızca egosunu tatmin etmeye çalışıyormuş görüntüsü veriyor bana, hem de deliler gibi.

Bir de Bono'nun sürekli örnek aldığı, kopyalamaya çalıştığı adama, John Lennon'a bakalım. John Lennon sağlam bir ego aslında; ama yine de kendisini şiddetli bir şekilde alaşağı etmesini biliyor. Aslında bir bok olmadığını biliyor. Aslında dünya üzerindeki hiç kimsenin aman aman "matah" bir şey olmadığını biliyor. İnanılmaz bir mizah duygusu, ironi duygusu var; bir yandan bir şeyler yaparken diğer yandan kendisiyle dalga geçmesini de çok iyi biliyor. Bunun yanında politik bir şarkı yazarken hiçbir şeyden çekinmiyor, çatır çatır yazıyor. Attica State'in sözlerine bakın, Sunday Bloody Sunday'e bakın (aynı isimde bir U2 şarkısı da var, onunla karıştırmayalım), The Luck of the Irish'i dinleyin; ne demek istediğimi muhtemelen çok daha iyi anlayacaksınız.

Bono'nun ise hal, tavır, gidişat ve duruşu baştan aşağı "kopya" olduğu gibi, yine baştan aşağı "kolpa" geliyor bana. Üstelik kopya ettiği yerlerden kopyalayamadığı, kopyalamayı beceremediği önemli meseleler var. Kendiyle dalga geçebilme yetisine sahip değil Bono. Bu, politik konularla ilgili bir şeyler söylerken, mesajlar verirken Bono'yu benim için çok itici hale getiriyor. Bono her şeyi ve özellikle kendisini çok ciddiye aldığı için, bir süre sonra artık önü alınamaz bir baygınlık duygusu yaşatıyor bana. "Her şeyi ciddiye almak" derken tasam "Afrika'da insanlar ölüyor, bu ciddi değil.", "Amerika kafasına göre her yeri bombalıyor, sivilleri öldürüyor, aman canım banane." demek asla değil. Tam tersine bu tip politik duruşu olanlara ayrıca saygı duyup, takdirle karşılıyor, seviyorum onları. Ancak bunu yaparken takınılan tavır ve tutum da çok önemli. Bono mizah hissine sahip olmadığı ve egosunu her şeyin önüne geçirdiği için her daim bana itici, samimiyetsiz ve uyuz geliyor.

Bütün bunlardan sonra güncel meseleye gelelim. U2 2010 yılında Türkiye'ye geliyormuş, üstelik bağlantılar kurulurken AKP hükümetinden bazı kişiler de önemli rol oynamış. Biliyorsunuz U2 onlarca yıldır Türkiye'ye gelmeyi insan hakları ihlalleri, düşünce özgürlüğü kısıtlamaları ve Kürt sorunu gerekçeleriyle reddediyordu. Bana kalırsa iyi de yapıyordu, doğru da yapıyordu ("insan haklarını ihlal eden başka ülkelerde neden konser veriyorlardı" sorusu şu anda bana çok önemli gelmiyor).

2010 yılında U2'nun Türkiye'ye gelecek olmasının kesinleşmesi üzerine "U2 gelmesin!"/"Bono gelmesin!"ciler türedi birden. Bunu diyenlerin bir kısmı benim yukarıda saydığıma benzer nedenlerle Bono'yu sevmiyor ve o yüzden tepkililer, bunu biliyorum; ama çok daha önemli bir kısmı Bono zamanında Türkiye hakkında doğru sözler söylediği için ona kızıyorlar ve onun gelmesini istemiyorlar. Bono konusunda bile bir milliyetçilik dalgası oluşmuş durumda ve ben bundan tiksiniyorum. O yüzden şu konser verilene, verildikten sonraya kadar Bono hakkında bir daha kötü bir şey söylemeyeceğim/yazmayacağım (gerçi şimdiye kadar blogda bunu ifade etmemiştim; şimdi etmiş oldum işte, diğer platformlardaki ve gerçek hayattaki tutumumdan da bir süreliğine vazgeçiyorum). "Büyük şeytanlar"ın yanında, Bono gibi bana onlardan daha "küçük" gelen bir şeytanın avukatlığını yapayım biraz. Hatta fırsatım olursa konsere bile gidebilirim, o derece.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Hayal görüyorsun sanırım, o kötü zamanlarda Türkiye hakkında ileri geri konuştuğu için, kimse "gelmesinler!" demiyor. Samimiyetsiz olduğu için, günümüz krizinden nasıl kurtulmasını bilerek geldiği için kızıyorlar. Nasılsa burada konserime gelecek tonlarca enayi vardır, çok para kazanırım düşüncesi olduğu için. Aynen, şöhretini kaybetmiş, THY'den 1 milyon doları cebine atmış, rezil Hollywood oyuncusu Kevin Costner gibi. Sanırım bazı şeyleri öğrenmen lazım. Ne zaman yurtdışındaki biri şöhretini kaybetse veya parası azalsa Türkiye'ye geliyor farketmiyor musun? Bu, Yurtdışında nane, Türkiye'de şahane sözünü aklıma getiriyor.

Tolga Darcan dedi ki...

Birilerine bir şeyler "öğretmeye" çalışan insanlara bayılıyorum. Facebook'taki çeşitli U2 protesto gruplarına bakarsan, hatta U2 fan gruplarındaki yorumlara bakarsan neden bahsettiğimi anlarsın. Friendfeed'de konuyla ilgili açılmış postların altındaki yorumlara da bakabilirsin.

"Hayal görüyorsun sanırım, o kötü zamanlarda Türkiye hakkında ileri geri konuştuğu için, kimse "gelmesinler!" demiyor." Bu tip büyük ve kesinlik içeren cümleler kurmasan daha hayırlı olur sanki.

Adsız dedi ki...

Bono'yu sevmiyorum,Bob Geldof'u da hatta bu ikili yuzunden ne "Live Aid" ne de "Jubilee 2ooo" kampanyalarina da vermem gereken gonul destegini yuzde yuz veremedim.Bu yuzden cok kizginim ikisine de.Ama U2 yu Bono'ya ragmen sevebilmem O'na inat galiba.

Bu konuyla ilgili Sevgili Marina Hyde'in yorumunu eklemeden gecmek istemiyorum;

"But Bono, she suggested, was a different matter. "Your lifestyle can undercut the moral seriousness of your mission," she said, pointing that while Bono continually lobbies the Irish government to increase their aid budget, he “then declines to pay taxes in Ireland”.

Tolga Darcan dedi ki...

Angel of the Morning, şu hayatta Bono'yu seven tek bir kişi tanıdım yalnızca. Peki bu konsere gidecek olan onbinlerce kişi nerede yahu? Gerçi senin gibi Bono'ya rağmen U2'yu sevenler de önemli bir yekün tutuyor sanırım :)

Adsız dedi ki...

Aslinda,ne yazik ki onbinler benden ve senden daha kalabalik bir cogunlugu olusturuyor,senin ve benim bilmedigimiz.

U2 yu sevmeme ragmen,bes kurusumun Bono'nun cebine girmesini kaldiramayacagimdan gitmezdim konsere.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...