İngilizcenin sevdiğim özelliklerinden biri şu: Anadili İngilizce olan insanlar diyelim ki yeni bir buluş yapıyorlar, bir teknik geliştiriyorlar, bilmemne yapıyorlar; sonra da var olan bir sözcüğü alıp o tekniği de aynı sözcükle isimlendiriyorlar. Tabii her zaman böyle yapmıyorlar, bir sürü sözcük üretiyorlar, türetiyorlar; bunları da seviyoruz, hatta bunları çok seviyoruz. Ancak zaman zaman "Ne kasacam olm, hadi adı bu olsun işte." şeklinde kolaycılığa da kaçıyorlar, kaçsınlar. İki türlü de güzel.
Neyse, saçmalamayı kesip asıl konuya geleyim:
Delay, "gecikme" anlamına geldiği gibi ses kayıtlarında kullanılan bir tekniği de belirtiyor. Diyelim ki bir abi gitar çalıp kaydediyor, sonra sese onlarca ya da yüzlerce milisaniyelik bir gecikme vererek (yüzlerce deyince sanki çoook uzun bir süreden bahsediyormuşum gibi duruyor; ama sonuçta milisaniyeden bahsediyoruz, saniyenin binde biri arkadaşım) aynı sesin tekrarlanmasını sağlıyor. Delay mevzuu şurada gayet güzel bir şekilde uzun uzun açıklanmış.
Bu tekniğin özellikle vokallerde, sağ ve sol kanal olmak üzere kullanılışına bayılıyorum. Diyelim ki abimiz ya da ablamız şarkıyı söylüyor misler gibi. Sonra sevgili ses mühendisi ya da ses teknisyeni alıyor bu vokalleri, tamamına ya da bir kısmına, bir gecikme, bir delay veriyor. Sonrasında bir de sağ kanala delaysiz halini, sol kanala da küçük bir gecikmeli halini koydu muydu gayet güzel oluyor (isterseniz kanalları değiştirebilirsiniz, salladım ben öyle). Tekniğin özünde mühendis arkadaşımız şarkıcının sesini, ikincisinde çok minik bir gecikmeyle, kayıt cihazına iki kere göndermiş oluyor. Bu durum şarkıyı dinleyen mahlûkat üzerinde, sanki şarkıdaki vokaller üstüste iki kere kaydedilmişçesine bir etki yaratmış oluyor.
Kullanın, kullandırın.
(grafik)
2 yorum:
http://home.att.net/~theremin1/100/minimum.html
bak rodrigo, biz cankurtaran semtinin çocuğuyuz, topuğa değil kafaya sıkarız.bize gelmez bu acaip ağızlar, akıllı ol, aklını almayalım. belli ki genç güzel bir kardeşimizsin, yakma yandırma gençliğini...
Yorum Gönder