Rap yeniden 80’li yılların başlarındaki güzel günlerine mi dönüyor? Son zamanlarda bana bu soruyu sorduran en önemli isimlerden biri de Kanye West.
2000’lerin başında katkıda bulunduğu kaliteli prodüksiyonlarla adından söz ettirmeye başlayan West, 2004 yılı içerisinde ilk albümü The College Dropout’u yayımlamıştı. Zeki ve kıvrak ritimleri, komik ama akıllıca sözleri, zaman zaman soul’a yakın duran müziğiyle pek çok kimseyi memnun etmiş olan albümün ardından 2005 yılı içerisinde Late Registration geldi. Late Registration’la birlikte Kanye West’in müziği çok daha gelişmiş, olgunlaşmış ve güzelleşmiş. Yalnızca “funky” ritimleriyle ve akıcılığıyla değil, geçmişe çok sağlam selamlar çakan sample’ları ve Rap’te çok da alışık olmadığımız şahane melodileriyle de aklımızı başımızdan aldı bu albüm.
2000’lerin başında katkıda bulunduğu kaliteli prodüksiyonlarla adından söz ettirmeye başlayan West, 2004 yılı içerisinde ilk albümü The College Dropout’u yayımlamıştı. Zeki ve kıvrak ritimleri, komik ama akıllıca sözleri, zaman zaman soul’a yakın duran müziğiyle pek çok kimseyi memnun etmiş olan albümün ardından 2005 yılı içerisinde Late Registration geldi. Late Registration’la birlikte Kanye West’in müziği çok daha gelişmiş, olgunlaşmış ve güzelleşmiş. Yalnızca “funky” ritimleriyle ve akıcılığıyla değil, geçmişe çok sağlam selamlar çakan sample’ları ve Rap’te çok da alışık olmadığımız şahane melodileriyle de aklımızı başımızdan aldı bu albüm.
Late Registration yalnızca Rap dinleyenlere değil, tüm müzikseverlere hitap etmeyi başarıyor; hele ki soul, funk ve geçmiş zaman r&b’si aşığı olanları tek kelimeyle hapsediyor.
Kanye West ve Jon Brion’un ortak prodüktörlüğünde hazırlanan albümün ilk iki parçası Wake Up Mr. West ve Heard ‘Em Say’de kullanılan Natalie Cole sample’ı Someone That I Used to Love’ın melodisi albümün devamını delicesine merak etmemize yetiyor da artıyor bile. Üstelik Moron Beş’in, ah özür dilerim Maroon 5’ın vokalisti Adam Levine de şarkıya katkıda bulunmuş. Evet, inanamıyorum; ama nefis olmuş. Hemen peşinden gelen şarkı Touch the Sky, vücudumuzun sabit kalmasına izin vermeyen şahane ritmi ve Curtis Mayfield’ın Move on Up’ından akıllıca sample’lanmış bölümleriyle kendimizden geçiriyor bizi. Aynı şarkıda çaktırmadan John Denver’ın Leaving on a Jetplane’ine de bir göndermede bulunuyor Kanye West; keşfetmek size kalmış. Ardından Gold Digger'da Jamie Foxx’un Ray Charles tarzında I Got a Woman’ın bir bölümünü -bir miktar farklı sözlerle- söyleyişinin ardından Ray Charles’ın kendisini duyuyoruz: I Got a Woman’ın üzerine ancak bu kadar güzel bir rap yerleştirilebilirmiş.
Albümün her şarkısında bir sürpriz var. Drive Slow’da “geçmiş zamanlar”ın en önemli alto saksofoncularından Hank Crawford’un meşhur Wildflower’ından nefis bir saksofon sample’ıyla karşılaşırken, My Way Home’da Gil-Scott Heron’un yürek okşayan sesinden Home Is Where the Hatred Is’in bölümlerini dinliyoruz. Roses’da Ain’t No Sunshine şarkıcısı Bill Withers’ın Rosie’sine, prodüksiyon açısından albümün en çok dikkat çeken şarkılarından biri olan Addiction’da Etta James’in o buğulu sesiyle My Funny Valentine’dan bölümlere rastlıyoruz. Gitar, perküsyon ve Kanye West’in tek kelimeyle “şahane” olarak tanımlanabilecek Rap’inin sürüklediği şarkı adeta su gibi akıp gidiyor, ferahlattığı kadar hüzne de buluyor.
Diamonds from Sierra Leone’yi Shirley Bassey’nin Diamonds Are Forever yorumu süslüyor. Konusu hasebiyle Live 8 esnasında da kulaklarımızın pasını gideren şarkı, elmas yataklarının neredeyse tamamı yabancı sermayenin elinde olan ve bu sebeple açlıkla boğuşan Sierra Leone’den bahsediyor. We Major o şahane nefesli düzenlemelerinin de etkisiyle 70’lerden gelen harika bir soul şarkısı gibi tınlıyor. Hey Mama’yı 70’lerin pek adı sanı duyulmamış folk şarkıcısı Donal Leace’in Today Won’t Come Again’inin melankolik melodisi sürüklüyor. Celebration’da 70’lerin deep funk gruplarından Kay-Gee’s’e rastlıyoruz. Yaylı ve nefesli düzenlemelerinin yanı sıra moog-vari synthesizer oyunları ve vokaller şarkıyı o kadar çekici kılıyor ki, uzun süre etkisinden çıkamadan anlamsız gözlerle aval aval ortalıkta dolaşmak çok mümkün.
Albümün belki de en güzel sürprizi Gone’da geliyor. Otis Redding’in It’s Too Late’inin üzerine kurulmuş olan şarkıya Jon Brion’un elinden çıktığı ilk dinleyişte anlaşılan yaylılar da ayrı bir tat katıyor. Albümün son şarkısı Late ise The Whatnauts’un I’ll Erase Away Your Pain isimli şarkısının iç burkan melodisi eşliğinde yumuşacık bir kapanış yapıyor albüme. Tatlı tatlı kulağımıza gelen elektrik piyano ve bas dokunuşlarıyla albüm nihayete eriyor.
Geçmişe dair bütün bu göndermeler sakın albümün “retro” anlayışla hazırlandığı gibi bir fikre kapılmanıza yol açmasın. Aksine, albümün her bir şarkısının her bir saniyesi son derece “yeni” ve taze tınlıyor. Yıllar sonra 2000’li yılların ve hatta tüm zamanların en iyi Rap albümleri listelerinde başa güreşeceğine inandığım Late Registration, “Rap’ten sağlam bir şey çıkmaz” önyargısını taşıyan kendini bilmezlerin de acilen dinlemesi gereken şahane bir albüm.
2 yorum:
Harika bir yazı, ağız sulandırıyor, elinize sağlık.
Çok teşekkürler!
Yorum Gönder