4 Mart 2025

Şarkı: Yusuf Lateef - First Gymnopedie (1966)

Erik Satie'den hiç hoşlanmam, empresyonist müzikten (ve resimden) neredeyse tiksinirim. Hâliyle herkesin ayılıp bayıldığı, popülerliğin zirvesini görmüş Gymnopédie'leri de hiç sevmem. Elimden gelen bir şey değil, duyar duymaz fiziksel rahatsızlık veriyor bana. İçim bunalıyor, bir an önce kurtulmak istediğim bir şeyler birikiyor içimde, sadece ruhsal değil fiziksel bir bulantı yaşıyorum (bana bunu yapan müzik eseri sayısı çok az bu arada, benzer bir etkiyi Azer Bülbül de yapıyor misal, Azer Bülbül ve Erik Satie aynı ligde, evet). 

ANCAK. Kocaman bir ancak oluştu bugün bende (ancak herifin tekiyimdir zaten). Yusef Lateef'in bir albümünü dinliyordum ve birdenbire o melodi başladı: Gymnopédie 1. Kendime inanmak istemedim, kendimden şüphelendim ama elimden gelen bir şey yoktu. Bu versiyondan hoşlanmıştım. Flütün verdiği o yatıştırıcı etkiyle birlikte "quirky" perküsyon kullanımından kaynaklanıyor olsa gerek. Sadece piyanonun olduğu bölümler yine rahatsız edici ama sadece birkaç saniye sürüyor ve o piyanoya az sayıda da olsa diğer enstrümanlar eklendiğinde her şey değişiyor. 

Hatta kendimden o kadar şüphelendim ki gittim Gymnopedie 1'in standart versiyonunu açtım. Açar açmaz yine o tiksinti geldi ve hemen kapadım. Demek ki mesele melodinin kendisinde değil, çalınma biçiminde. O "empresyonist" etkide. Misal empresyonist bir resme bakarken de o nokta-noktalık ve belirsizlik nedeniyle aynı bulantıyı hissediyorum. Bu şarkının standart versiyonu da tam öyle bir atmosfer yaratıp o tip görseller oluşturuyor zihnimde, tiksintim ondan ileri geliyor. Aslında Yusuf Lateef versiyonunda da özellikle perküsyonlarla o his iletilmeye çalışılmış ama o "ağırlık" uçmuş gitmiş. Ne kadar uğraşsa da bana rahatsızlık vermeyi başaramıyor.



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...